15 Temmuz Cuma akşamı hep birlikte televizyonlardan sanki film seyreder gibi bir darbe girişimi izledik. Gözlerimize inanamadık. Şaşkındık ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Olan oldu ve Türkiye sabaha kadar uyumadı. Bu darbe girişiminin adına kalkışma denildi.
Sonuçta kalkışma denilen darbe girişimi başarısız oldu ve demokrasi kazandı. Başarısız olan bu girişim son derece önemlidir. Bu olayın sonuçları uzun süre ülkemiz gündeminden düşmeyecektir. Sadece insanlarımızı, devletimizi, ülkemizi değil, bölgemizi de yakından ilgilendiren bir saldırıdır.
Bu konuda gerek görsel ve yazılı basında, gerekse sosyal medyada çok şey yazıldı, çok şey konuşuldu, çok şey anlatıldı. Haberler, yorumlar, ardı ardına yapılan açıklamalar hafta sonumuzu tümüyle meşgul etti. Hala da ediyor, edecek de…
Başarısız darbe girişimi için farklı bir yorum yapmak istemem. Ne bu konuda uzmanım, ne siyasetçiyim, ne de bu konuda özel bir çalışmam var. Onca siyasetçi, bilim adamı, tarihçi, sosyolog, gelecek bilimci, gazeteci, yorumcu, sivil toplum örgütü başkanı, yetkili gibi bir sürü insan varken ve bunların da açıklamaları ortada iken, yeni bir fikir beyan etmek benim haddime düşmez. Ancak askeri ve sivil darbeler artık bitmeli, ülkemiz bu olayları tekrar yaşamamalıdır.
Dünya giderek tek kutuplu, güçlü ve tekelci kapitalizme yönelmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla ülkelerin kapitalist sistemin dışında kalması mümkün görünmüyor. Herkesin bildiği gibi kapitalizm; rekabet, kazanç ve güç demektir.
Ne yazık ki, demokrasi bunlardan sonra gelmektedir.
Başta ABD olmak üzere zengin ülkeler, demokrasi getireceğiz bahanesiyle kapitalist sistemin çarklarını döndürmek adına, yeraltı kaynaklarının zengin olduğu ülkelere müdahalelerde bulunuyorlar. Dolayısıyla kapitalizmin vahşiliği ve acımasızlığı bu ülkelerde açıkça görülüyor. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerekli tedbirler alınmazsa, ekonominin, genel ahlakın, etik anlayışın, dahası kültürün çöküşüne neden oluyor.
Dünyayı saran ekonomik kriz atlatılmış gibi gözükse de sorunların bittiğini söylemek mümkün değildir. Zaman içinde bazı balonların patlaması ve bunların yaratacağı tahribatı yaşamak mümkündür. Yüksek ücret, ileri teknoloji, yüksek toplumsal refah, yüksek vergi, yüksek bürokrasi sonuçta yüksek krizi ve yüksek işsizliği doğurmaktadır.
Nasıl mı, kısaca anlatmaya çalışalım.
Uygulanan ekonomi ve para politikaları sayesinde yatırım ve istihdam teşvik edilir. Daha sonra kredi faizleri düşürülür. Bir müddet işler iyi gider gibi olur. Üretim artar, kârlılık artar, firmalar büyür. Daha sonra rekabet artar, ürün satış fiyatları gerilemeye başlar.
Fiyatlar düşmeye başladığında işletmeler zorlanmaya başlar. Aldıkları işletme kredi borçlarını ödemekte sıkıntı yaşarlar. Tedbir olarak öncelikle üretimlerini kısarlar, ardından yatırımlarını durdururlar. Bir başka önlem olarak işçi sayısını azaltmaya başlarlar.
Bu durum işsizliği artırır, işsizlik artınca talep azalır ve satışlar düşer. Satışların azalması nedeniyle rekabet daha da artar ve kalitenin yükseltilmesi şart olur. Bu da ek bir maliyet yaratır. Önlem olarak kredi faizleri daha da düşürülür.
Yani başlangıçtaki noktaya gelinir. Kısacası bu bir sarmaldır.
Tüm bu olumsuzluklar devletin vergi gelirlerini de düşürür. Vergi gelirlerinin düşmesi cari işlemler açığını büyütür. Yatırımlar durur, sosyal güvenlik kaynakları erir. Devlet bu durumda vergi gelirlerini artırmak amacıyla bir dizi tedbir alır. Neticede bürokrasi sıkı denetimlere başlar, bol bol ceza keser…
Ülkemizde yatırım yapmak maalesef cazibesini yitirmiştir. Yatırım yapmak söz konusu olduğunda yatırımcı otomasyona yönelmekte, bu durum işsizliğin artmasına neden olmaktadır. Sermaye; ucuz emek gücü olan, bol teşvikli, denetimsiz, işbirlikçi, kısacası sömürülecek kaynakları olan ülkelere kaçmaktadır. Sonuç olarak yüksek kriz, yüksek işsizliğe neden olmakta, küresel güç daha vahşi ve daha acımasız bir şekil almaktadır.
Dünyada gelir paylaşımı sorunu çözülmedikçe, kapitalizm acımasızlığını sürdürdükçe, sivil ve askeri darbeler ile terör artacak, güvenli ve huzurlu yaşam değer kazanacaktır.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com