Anayasamıza göre, herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergide genellik ilkesi uyarınca, herhangi bir ayrım yapılmaksızın mali gücü olan herkesin vergi yüküne katılması ve vergi ödemesi gerekir. Mali güce göre vergilendirme, vergi yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre vergi ödemesini ifade eder.
Genel itibariyle vergilendirmenin yasal çerçevesini oluşturan kurallar, bu şekilde belirlenmiş olsa da bazı düzenlemeler vergi adaletinin zedelenmesine neden olmaktadır. Bunların en başında mali af yasaları gelmektedir.
Vergisini ödemeyen, geciktiren mükelleflere çıkarılan af yasalarıyla kolaylıklar sağlanırken, ödemelerini tam ve zamanında yerine getirmiş mükellefler bu duruma itiraz etmekte ve kendilerinin enayi yerine konulduğunu düşünmektedirler. Bu mükellefler, vergilerini tam ve zamanında ödemeyenlerin ödüllendirildiklerini, kendilerinin de vergi yüklerinin hafifletilerek özendirilmelerinin yararlı olacağını düşünmektedirler.
Vergisini tam ve zamanında ödeyen mükelleflere yapılması talep edilen kolaylıklar ise; vergi oranlarında indirim yapılması, vergi incelemelerinden muafiyet sağlanması, uygun mükellef ödülü verilmesi, sigorta primlerinde indirim yapılması şeklinde özetlenebilir. Bu kolaylıklar aslında haklı gerekçelere de dayanmaktadır. Yıllar itibariyle çıkarılan her af yasasından sonra bu talepler artarak gelişmiş ve kamuoyunca desteklenmiştir. İşte bu nedenle; sigorta priminde teşvik ile vergisini zamanında ödeyen uyumlu mükellefe 2018 yılından itibaren gelir ve kurumlar vergisi üzerinden yüzde 5 vergi indirimi hakkı verilmiştir.
Vergiler bilindiği gibi kamu hizmetlerini karşılamak üzere fertlerden zora dayanarak alınan iktisadi değerlerdir. Vergide kişiler bakımından belirli bir karşılık yoktur, tüm kamu hizmetlerinin karşılığı olarak alınır. Hukuki temeli devletin vergileme yetkisidir ve bu yetki kanun şeklinde ortaya çıkar.
Aslında mükellefler kamu hizmetlerinden faydalanmakta, bunun karşılığında ise vergi ödemektedirler. Dolayısıyla vergi ödemesinde bulunduğu için mükelleflerin ayrıca ödüllendirilmesine ihtiyaç olmamalıdır. Diğer taraftan vergi ödemelerinin özendirilmesi amacıyla çeşitli teşviklerde bulunulabilir. Ancak vergi ödemesini sadece zamanında yerine getirdi diye mükelleflerin ödüllendirilmesi, vergi yüklerinin hafifletilmesi, mükelleflerin hafızalarında bir lütuf olarak algılanabilir.
Vergi ödemeleri bir lütuf olmamalıdır. Çünkü vergi ödemesi; bir yardım, bir ihsan mahiyetinde olan bir ödeme değildir. Bu itibarla mükellefleri teşvik amacıyla yapılabilecek düzenlemelerde, mükellefin zihninde ödüllendirilecek bir hadise olarak algılanmamasına özen gösterilmelidir.
Buna rağmen, vergi ödemelerini olumsuz yönde etkileyebilecek asıl unsur, tüm mükelleflerin vergilerini ödemedikleri takdirde, ileride nasılsa kendilerine bir kolaylık sağlanacağı gibi bir beklenti içerisine girmeleridir. Bunun için vergi ödemenin yerine getirilmesinin zorunlu kanuni bir ödev olduğu, bu ödevin düzenli olarak ve zamanında yerine getirilmesinin şart olduğu net olarak anlatılmalı ve vatandaş bilinçlendirilmelidir.
Maliye Bakanlığı, vergisini zamanında ödemeyenlerin çeşitli ağır müeyyidelerle karşılaşacaklarını, dahası af yasalarının artık bir daha çıkmayacağını, vergisini ödeyen mükelleflere de başka bir ihsan ve karşılık beklememeleri gerektiğini daha güçlü bir şekilde açıklamalıdır.
Vergi adaletini sağlamak, kamu vicdanını rahatlatmak istiyorsak; idarenin ve mükellefin vergiye bakış açısını değiştirmek için çalışılmalı, uğraş verilmelidir.
Böyle gelmiş, böyle gitmemelidir.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com