Küresel piyasalarda ve Türkiye ekonomisinde son gelişmeler nelerdir?
Ekonomide 2018 yılı beklentileri nedir diyorsanız, işte bu yazıyı sizin için hazırladık.
Bu yazıyı hazırlayabilmek için, 2017 yılının son günlerinde bir konferansa katıldık. Konuşmacı; ünlü ekonomist aynı zamanda öğretim üyesi olan Murat Sağman’dı. Paris doğumlu, Galatasaray Lisesi ve ardından Fransa Sorbonne Üniversitesi banka finans mezunu olan Murat Sağman, finans piyasaları ve 2018 beklentileri konusunda başarılı bir sunum yaptı. Dedi ki;
Küresel piyasalarda çok para var. Çünkü 2008 yılından sonra ABD Merkez Bankası FED, Avrupa Merkez Bankası ECB, Japon Merkez Bankası BOJ, ciddi anlamda para bastı. 2008 de piyasada dolaşan para, 850 milyar dolar iken, bugün 4 trilyon 800 milyar dolardır. Piyasada ciddi miktarda para bolluğu vardır ve bunun sonucunda piyasada negatif faiz dönemi başlamıştır.
ABD, ekonomide global değerler yaratıyor, markalar çıkarıyor, başarılı bir performans sergiliyor. Değeri Türkiye ekonomisinden bile fazla olan Apple, Facebook gibi şirketlerle dünyaya hakim oluyor. Buna karşın Avrupa Birliği ve Türkiye, global değerler yaratamıyor.
Türkiye ekonomisi 3.çeyrekte yüzde 11 büyüyerek rekor kırdı ancak kimse bu büyümeyi hissedemedi. Hissetmemenin sebebi, yüksek enflasyondur. Kasım 2017 de enflasyon, yüzde 12,98 ile son 14 yılın en yüksek düzeyine tırmanmıştır. Enflasyonu düşürmenin yolu; önce faiz artırmak, sonra enflasyonu kontrol etmek, daha sonra da faizi aşağı çekmektir. TCMB bunu yapmayarak büyük bir fırsat kaçırmıştır. Faiz artmadığı sürece döviz kuru yükselir, kur yükselince de enflasyon yükselir.
Enflasyonu düşürmenin en önemli yolu tasarruf artışıdır. Oysa Türkiye de tasarruf artışı olmuyor dolayısıyla borçlanıyor. Türkiye’de hane halkı yılda 11 bin dolar kazanırken aynı hane halkı 14 bin dolar harcıyor. TCMB, 2014 de piyasayı 50 milyar TL ile fonlarken, bugün 150 milyar TL ile fonluyor. 2017 de bankalar, Merkez Bankasından rekor düzeyde fon sağladılar. Bunun sebebi Kredi Garanti Fonu yani KGF dir. Dolayısıyla Türkiye borçla büyüyor. Hâlbuki Türkiye, üretim ve tasarruf ile büyümelidir.
Türkiye’nin orta vadeli programı gerçekçi değildir hatta programın gerçekleşmesi mümkün değildir. 2017 yılı başından itibaren USD vadeli mevduatı, 25 milyar dolar artmıştır. Offshore denen yurt dışı banka hesaplarında Türkiye, Suudi Arabistan ve Arjantin den sonra dünya üçüncüsüdür. Yani para sahipleri paralarını yurt dışındaki bankalarda tutuyorlar. Bunun sebebi güvensizliktir. Güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor…
Gelişen ülkelerde şirketlerin yani özel sektörün borçlarında artışlar var. Şirket borçları artış sıralamasında Çin birinci, Türkiye ikincidir. Türkiye’nin dünyaya borcu 450 milyar dolara çıkmıştır. Kırılgan ülkeler sıralamasında Türkiye, birinci sıradadır. Türkiye’yi Pakistan, Mısır ve Katar izlemektedir. Dolayısıyla Türkiye, son derece kötü bir kategori içerisinde yer almakta, kötü bir performans sergilemektedir. Türkiye’nin süratle bu durumdan çıkması lazımdır.
Türkiye’nin 2017 de hem ABD, hem de AB ile ilişkileri kötüleşmiştir. 2018 de Avrupa Birliği ile ilişkileri düzelebilir ancak Avrupa Birliği’ne üye olma ümidi bitmiştir. Türk turizminde yabancı turist sayısı artmasına rağmen yeterli değildir. Turistin bıraktığı döviz ise beklentilerin altındadır. Hâlbuki Türkiye, turizm açısından cennettir ancak turizm geliri elde etmekte fakirdir.
Ne olacak bu doların hali diyenlere, iki çift lafımız vardır; Endekslere bakıldığında; dolar kuru 3,50 TL olması gerekirken, daha yukarılarda yer alıyor. Dolayısıyla döviz kurunda bir köpük var. Bu gelişmeler ışığında 2018 yılında dolar (3,90- 4,20) arasında dalgalanırken, Euro-dolar paritesi (1,18- 1,20) arasında gidip gelebilir. Enflasyon beklentisi yüzde (10- 11) arasındadır. Büyüme ise yüzde( 3,5 ile 4) arasında gerçekleşebilir.
2018 yılında önemli risklerle karşılaşabiliriz; Global piyasalarda sert rüzgârlar, FED kararları, İtalya seçimleri, Türkiye-ABD ilişkileri, AB ile müzakerelerin durması, (Kuzey Kore, Irak, Suriye, Kudüs gibi) jeopolitik gelişmeler, Trump dönemi, Bitcoin’in çöküşü, yüksek enflasyon ve cari açık, siyasi tansiyonun artması, OHAL ve erken seçim ihtimali… İşte bunlar 2018 de görülebilecek en büyük risklerdir. Bu risklere rağmen, 2018 yılında ekonomi, KGF destekli kredilerle iyi gidebilir ancak 2019 da patlayabilir. İşte bu nedenle, 2018 yılında erken seçim olabilir.
Küresel piyasalarda ve Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri ve 2018 beklentilerini Murat Sağman’dan edindiğimiz bilgilerle özetlemeye çalıştık. Umarız yararlı olmuş ve ufkunuza ışık tutmuştur.
Sevgili dostlar; bugün Türkiye’nin en büyük iki sorunu nedir diye sorarsanız; hukuk ve güvendir. Bu iki meselenin acilen çözülmesi şarttır. Bunlar çözüldüğünde ekonomide işler daha kolay gelişecek, riskler azalacaktır. Aksi halde parametreler daha hızlı bozulacak, ekonomi, negatif bir görünüm sergileyecektir. Ekonomide başarı, hukukun üstünlüğü ve güvenin tesisi ile mümkün olacaktır.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com