İnsanoğlu ölümlüdür. Doğar, büyür, vakti gelince de ölür.
Hayat pek çok şeye benzetilir. Bir düşünün sizce hayat nedir?
Değişik kültürler, hayatı anlatmak için farklı şekiller kullanmışlar. İnsan var olduğu günden bu güne yaşam üzerine pek çok şey yazmış, söylemiş, çizmiş, resmetmiş, felsefi bilgiler üretmiştir.
Hepsinin de kendine göre bir anlamı ve öğretisi vardır. Elbette alınacak pek çok ders, elde edilecek harika tecrübeler mevcuttur. Hayatı öğrenmek istersen; kitapları okuyabilir ya da seyahat ederek yeni yerleri gezebilirsin.
Hayat hakkında ders verecek değilim, böyle bir amacım da yok. Ancak gezip gördüğüm yerlerde pek çok kültür ve hayat hikâyesine ulaştım. Bazılarını önceden okudum, sonra gördüm. Bazılarını da önce gezdim ve gördüm, sonra okuma fırsatı buldum. Hepsinde özel bir bilgi, özel bir öğreti olduğunu anladım.
Hayat su gibidir derler.
Bu ifadeye katılıyorum ve hayatın böyle olduğuna inanıyorum.
Hayat ve yaşam üzerine araştırma yaptığınızda ayrı bir anlatım, ayrı bir felsefe bulursunuz. Ancak sonuçları birbirine benzer. İnsan önce ana rahmine düşer, doğar, gelişir, büyür, yaşlanır ve ölür.
İnsanlar, işte bu öğretiyi anlamak ve anlatmak için çabalamışlar. Her çağda, her coğrafyada düşünmüşler, bulgularını, keşiflerini, tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarmak istemişler.
Günün birinde Mardin’e giderseniz mutlaka Zinciriye ve Kasımiye Medreselerini ziyaret edin. Edineceğiniz tarih bilgisi yanında hayat bilgisi de bulacaksınız.
Medresede akan bir su göreceksiniz.
Su, medresenin içinde yaşamı anlatsın diye var edilmiş.
Su, hayat ağacı ile özdeşleşmiş.
Su çeşmeden akıyor. Bu hayatın ana rahmine düşüşü olarak tanımlanıyor.
Akan su, minik dikdörtgen bir oyuğa düşüyor, bu kısım bebekliktir.
Su yoluna devam ediyor ve kare şeklinde bir havuza kavuşuyor.
Burası ise çocukluk dönemidir.
Kare havuzdan geçen su, uzun ve dikdörtgen bir havuza ulaşıyor.
Bu bölüm insanoğlunun büyüdüğü, geliştiği, ergenliğe ulaştığı, gençliğini ve orta yaşını yaşadığı kısımdır.
Dikdörtgen havuzda seyrini tamamlayan su, ince, uzun bir oluğa düşüyor.
Bu oluk, yaşlılık ve ölümün yaşandığı yerdir.
Dar oluktan geçen su, aşağıya düşer ve yeni bir havuza kavuşur.
İşte bu kısım, insanın öldüğü ve hesaba çekildiği yerdir.
Yani mahşer yeri olarak betimlenir.
Son olarak; su, bu havuzdan çıkar ve Mezopotamya’ya dökülür.
Mezopotamya’ya yani ovaya dökülen su, toprağa kavuşur.
Yani insanoğlu özüne, toprağa döner.
Bu anlatı diyor ki; Hayat biter ama su, hep akar…
Hayat su gibidir, akar, gider…
Farkında olalım, yaşamı değerli kılalım.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com