OSMAN EFENDİ (08.05.2017)

Osman Efendi, bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç aldığı halde, ağrı geçmez. Bir-iki gün bekler, ağrı devam edince doktor çağırır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin, Osman Efendi’nin baş ağrısı azalacağı yerde artmaya başlar. Üstüne üstlük, ağrısının yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar. Başka doktorlar çağırılır. 
Osman Efendi, Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesebilene servet vaat eder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi, sebebini de bulamazlar. Uşak halkı, birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendi’yi, İstanbul’a götürmeye karar verirler. İstanbul’da en iyi doktorlar, seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır…
Görünüşe bakılırsa, Osman Efendi turp gibidir. Oysa, dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları, hayatını çekilmez hale getirmiştir. Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi, bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. O devirde Amerika’da değil, İsviçre’de muayene edilmektedir. Bu yüzden Zürih’e gider Osman Efendi. Haftalarca hastanede kalır, onlarca profesör tarafından konsültasyon ve testler yapılır. Fakat yine, bir teşhis konulamaz.
Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi’ye ağrı kesici iğneler verilir, altmış yaşlarını geçirmekte olan adamın, ülkesine dönüp dinlenmesi, işin aslı olarak; son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, ailesi perişandır. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür…
Osman Efendi, yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendi’nin eski berberi olan Berber Mehmet çağrılır. Berber, yataktan kalkamayan Osman Efendi’yi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve “ölümü beklediğini” söyler. 
Berber Mehmet, bir an düşünür. “Bey’im…” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın?”. Bir bakar; “Hah işte…” der, “Kıl dönmüş…” Osman Efendi’nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın, çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. 
Ev halkı Osman Efendi’nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla, odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendi’nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendi’nin kanayan burnuna, pansuman yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.
Ertesi sabah Osman Efendi aylardan sonra ilk defa, rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Başağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın, sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdırablara yol açtığını, doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir.
Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, berber Mehmet’i yanına çağırır ve ona bir servet bağışlar.
Şimdi bu gerçek hikâyeyi kime anlattık?
1. Mehmet Efendiler’in fikirleri var, dinlemek gerek.
2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.
3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir. 
Hayattan alınacak çok ders var.
        Yeter ki almasını bilelim…


Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com