Hayatımızda, çocuklarımıza çok büyük önem veririz.
Uğraşırız, didiniriz, besleriz, büyütürüz, doğrularımızı anlatmaya çalışırız.
Hayatına yön vermek isteriz.
Okusun, adam olsun isteriz.
Mesleği olsun, kariyeri olsun, itibarlı olsun, para kazansın isteriz.
Evlensin, evi barkı olsun, çocuğu olsun, mutlu olsun isteriz.
Yetmez, daha pek çok şey isteriz…
İsteriz de bunun için neler yaparız?
Bildiğiniz gibi çocuklarımız bu yıl Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş denilen TEOG sınavına, lise mezunlarımız da önce YGS denilen Yüksek Öğretime Geçiş sınavına, sonra da LYS denilen Lisans Yerleştirme sınavına girdiler. Sonuçlar geçen hafta açıklandı. Gençlerimiz açıklanan bu sonuçlara göre tercihlerini yapacaklar, daha sonra bu tercihlere göre yerleştirmeler yapılacak.
Bir yüksek öğretim kurumuna girmeye hak kazananlar, üniversite eğitimine başlayacaklar. Yeni bir hayata, yeni bir eğitime ve yeni bir çevreye kavuşacaklar. Bu arada pek çok sorunla karşılaşacaklar.
Çocuklarımız yeni eğitim hayatlarında karşılaştıkları sorunları çözerken aileden aldıkları terbiye, eğitim, bilgi, beceri, gördükleri, yaşadıkları etken olacak. Ailenin çocuğa neler verdiği, ona ne gibi katkılarda bulunduğu ya da neler vermediği ortaya çıkacak. Elbette bu duruma yaşadığı çevrenin katkıları da olacak.
Yetiştirdiğimiz çocuklar ülkemizin geleceğini oluşturuyor. Toplum bununla şekilleniyor, gelişiyor ya da batıyor. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız bazı şeyler gençlerimizi suç işlemeye itiyor. Hepimizi üzüyor, rahatsız ediyor ancak iş işten geçmiş oluyor. Gençlerimizi bilerek ya da bilmeyerek suça itmeyelim.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Houston Polis Müdürlüğü, geleceğin suçlusunu yetiştirmenin en basit kurallarını belirlemiş, kentteki tüm evlere ve okullara dağıtmış.
Geleceğin suçlusunu yetiştirmek için;
Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın. Bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
Kötü sözler söylediği zaman gülün. Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin. 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin.
Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın. Kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini, onun için her şeyini siz yapın ki; o bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın.
Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki; bu sayede aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
Ona istediği kadar harçlık verin ki; hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki; istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki, onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç işlerse, kendisinden özür dileyin ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin…
Ne kadar düşündürücü…
Lütfen çocuklarınıza yukarıdakileri yapmayın.
Kendiniz için, çocuğunuz için, aileniz için, toplum için, gençleri suça itmeyin.
Geleceğin suçlusunu yetiştirmeyin.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com