VERGİ BİLİNCİ (19.02.2018)

‘‘Vergi’’ denilince aklınıza ne geliyor?
Vergi, kimilerine göre sevimsiz, kimilerine göre olmasa da olur, kimilerine göre devletin zorla aldığı para, kimilerine göre ülkemizin kalkınması ve güvenliği için herkesin kazancı üzerinden alınması gereken tutar, olarak ifade ediliyor.
Kitaplara bakıp okuduğumuzda durum farklıdır. Oradaki tarif şöyledir;
Vergi; “vatandaşların devlete can, mal, namus ve akıl güvenliğini sağlamasına karşılık ödediği bedeldir.” 
Bir başka ifadeyle;
“vatandaşların devlete: ben toplum halindeki geleceğimizi bireysel olarak kurma imkânından yoksunum, devlet olarak sen bu değerleri topla ve yasal araçlarınla kur ve koru” mesajıdır.
Verginin doğuşu insanların topluca yaşamaya başladığı dolayısıyla devletin kurulduğu zamanlara rastlar. Önceleri vergiler mal olarak alınırdı. Orta Çağlar’da vergi, hediye ve angarya şekline döküldü. Derebeyler toprağı köylüye kiralar, onun elde ettiği kazançtan hediye adı altında pay alırlardı.
Sonraları Krallar zora dayanan vergi şeklini ortaya çıkardılar. Vergi işleri için Krallık Meclisleri kuruldu. Sadece vergi işleri konusunda karar veren parlamentolar, kralın vergi isteklerini görüşür oldu. Dahası, kralın keyfine göre emirler çıkarılarak vergi toplandığı da olurdu.
Büyük Fransız ihtilali XVI. Louis’in yeni vergi toplamak için asiller, rahipler ve halk temsilcilerini bir meclis halinde toplaması ile patlak vermişti. Bu meclis sonradan idareyi eline alarak vergiye karar verme hakkının kendisine ait olduğunu dünyaya yaymıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Abdülaziz devrine kadar vergilerin ağırlık merkezini toprak ürünlerinden alınan “Aşar” ile hayvanlardan alınan “Ağnam” vergileri teşkil ederdi. Ayrıca Hıristiyanlar’dan alınan “Cizye” ile herkesten eşit olarak alınan “Tekâlifi Örfiye” de birer vergiydi.
Cumhuriyetin ilanından sonra bütün bu vergiler kaldırılarak vergi sistemi yeni esaslara bağlandı. Çeşitli dönemlerde başa gelen hükümetler kendi politikaları uyarınca yeni vergiler getirip eski vergi kanunlarında sürekli değişiklikler yaptılar.
Gelelim günümüze;
Serbest piyasa ekonomisinde mülkiyetin ve emeğin özgürlüğü esastır.
Devlet, kamu hizmetlerini bu hizmetleri tüketen vatandaşlarının gelir ve servetlerinden adalet ilkelerine göre oluşturulmuş ilkeler çerçevesinde pay almak suretiyle finanse eder.
Başta medya olmak üzere tüm toplumsal iletişim ortamlarında ilk sıralardaki konularından biri “vergi”dir. Ancak bu konu zaman zaman istismar edilmiş ve gevezelik şekline bürünmüştür. Öyle ki; vergi gevezeliği yapmak neredeyse en popüler iş haline gelmiştir. 
Türk Vergi Sistemi'nin çelişkilerini gündeme getirmek ve bunlardan bir nema çıkarmak, olağan kabul edilmiş dolayısıyla bu olağanlık toplum tarafından da ilgi ve destek görmüştür. Dolayısıyla bu işi yapanlar halktan bolca iltifat almıştır. 
Tüm bu açıklamalardan sonra bir gerçeği söylemeliyiz; 
Türk toplumunda ne yazık ki, vergi bilinci oluşmamıştır.
Toplumumuzda, şöyle bir görüş hâkimdir;
“vergi alınsın ama benden alınmasın”…
İşte bu görüşün kırılması, toplumda vergi bilincinin sağlanması şarttır.
Vergi bilincinin sağlanması devletin temel politikası olmalıdır. 
Devlet bu çalışmayı yaparken, toplumun tüm kesimlerini yanına almalı, tüm kurum, kuruluş ve bireylerin görev almasını sağlamalıdır.
Vergi bilinci oluşturalım ki, vergi adaletini sağlayalım.

Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com